35,9979
34,5383
3.005,99
Cetvellerle çizilmiş sınırların ayırdığı mazlum, mahzun ve mustarip, kimsesiz bırakılmış, ellerinden tutanın olmadığı insanlarla dolu bir coğrafyanın; aslında Rahmanın bu mazlumların yaralarına merhem olmak için selamette bıraktığı insanlarız. Sırtımız üşüyecek kadar ince elbiselerle giyinik değil, karnımız taş bağlayacak ya da ot yiyecek derecede aç da kalmıyor. Bu şartlar altında hayal edebileceğimiz halimiz gözümüzün bakmaya cesaret edemediği mazlumların en iyi halinden daha iyi!
Nankörlükte iyiyiz, şükretmeyi bilmeyiz. Mazlum inler, biz ise kulaklıklarımızla coşkun müzikler dinleriz. Mukaddeslerimize her hakaret edilir, biz bedduadan öteye gidemez, çaylı- çerezli, pastalı- börekli, sıcak doğalgazlı dairelerimizde haber izler kötü sözler söyleriz.
Öyledir dünya hali; ölen insanları kardeş bilip öldürenleri kalkındıracak paraları kazanmaları için, kurşunlar alıp daha çok kardeşimizi öldürmeleri için onların her açtığı yolda asfalt döke döke ilerleriz.
Millidir onlardan kalan mirasların çoğunun bizdeki adı. Sahiplenmek için, yere düşürmemek için o milli adıyla kullanılmış her melaneti birbirimizle yarışırız. Oluşturduğumuz kuyruklar metrelerce uzunlukta harfler oluşturur. Her şeyi unutmuşuzdur, zevk ile coştuğumuz eğlencenin doruklarındayken.
Bir tarafta ölür sürekli. Açtır. Mahzundur. Duyulmaz. El uzatılmaz. Unutulmak isteniyordur.
Ne çare. İkiye bölünmüş bir dünyada biz ve onlar vardır artık. Onları ah vah ile hatırlar, bir iç çekip kaldığımız yerden devam ederiz; ortasında ortağı kurduğumuz dünyanın milli zevklerine.
Sakın ha biri halimizden bahsetmesin. Onları bu günlerde düşünemeyiz. Milli varlıklarımızla yeni yıllara merhaba diyeceğiz. Bir ara yine onlara döneriz.
Susun!
Bu mahzun coğrafyanın bölük pörçük insanlarının yaşadığı, misakı milli sınırları içerisinde zevku sefa var dostlar!
HASAN KAYA