Euro

36,3558

Dolar

34,4527

Altın

2.961,73

  • Ekleme: 31.05.2018 17:29 Güncelleme: 31.05.2018 17:29

Bulgura mı yanam, Una mı yanam?

 Emperyalist abd, nasyonal-ateist ve taşeron Kürt hareketinin Suriye’deki uzantısı ypg’ den bir kara ve sınır kuvveti kuracağım dediğinde Türkiye hükümeti ve çevreler çok sert tepkiler verdi. Kendi ülke güvenliği ve geleceği açısından böyle bir terör yapılanmasının tezahür etmesi, hele parayı fazla verenin taşere edebileceği bir yapının mevcudiyeti kabul edilemeyecek olduğundan harekete geçildi.

  “Bir gece ansızın gelebiliriz.” şarkıları ve ahkâmlar, davul zurna eşliğinde yapılan sevkiyat ve cephane yığını herkesin aklına çok büyük savaşın kaçınılmaz olduğunu,  sanmasına neden oldu. Birde “binlerle” ifade edilen,  hazır kıta beklediği meydanlarda bağırılan grupların da olaya müdahale edeceği ve farklı boyutlarda bir savaşın cereyan edeceği sanıldı.

   Askeri birliklerin sınır ötesine kara harekâtı başlatması, karşı çıkışmalar arasında başladı. “Başarılı bir operasyon” sürdürülüyordu. Terör şebekelerinin ele geçirdiği yerler temizleniyor, halk yeniden terk etmek zorunda kaldıkları evlerine dönüyordu.

   Operasyon ilerledikçe abd ve destekçilerinin karşı çıkışları ve ‘bize zarar gelirse karşılık veririz’ sözleri, kendi güvenliği için adım atan bir ülke için önemsiz kalıyordu. Bu haklı tavır arkasına halkı da çok rahat alabiliyordu.

  Büyük temizliğin ardından en büyük kale olarak görünen münbiçteki abd ve taşeronunun varlığı ve karşıda gelen ordunun kararlılığı, abd yi gözdağı vermeye itti. İlerlemeden geri dönüş ve durmak yok gibi görünüyordu. Anlaşma ve işbirliği teklifleri de havada kaldı. Munbiçe girilecekti.

   Herkes büyük karşılaşmayı beklerken; “ devletlû padişahum gayri erken seçim isteruk” demesin mi? Bir ses.

“Ooo ne demek değerli partnerim, sende hazırsan, neden olmasın?” dedi diğer ses.

  O büyük hengâmede, savaşın ortasında ülke seçime sokuldu. Bide bu arada şu parti seçime girebilir, şu giremez gibisinden tartışmalar başladı ve Suriye harekâtı unutuldu. Seçim atmosferine çok iyi kaptırdık kendimizi. Fakat gelecekte farklı hesaplar için taşeronluk yapacak bir yapıyı artık konuşmaz olduk.

  Ne oldu harekât?

  Onca sevkiyat, şu an bölgede durum ne?  

  Neden haberlerde hiç bir bilgi verilmiyor?

   En son abd ve Türkiye dışişlerinin anlaştığı ve operasyonel ortaklık gibisinden açıklamalar yapıldı.

    Yeniden aldatıldık, kandırıldık vs. Türkiye yönetiminin ağzından düşürmediği sözler. İç siyasetteki basiretsizliğin dış siyasetteki yansımasından aklımıza işlenmiş, dış işlerde olaylar vuku bulduğunda, acaba bu sefer de aldatıldık mı diye düşünmeden edemediğimiz olaylar zinciri. Politika yapmayı zar atmaya benzeten yöneticiler karşısında, itibarı diğer ülkeler tarafından beş kuruş etmez hale gelen bir ülke. Düşünsenize onca başkaldırmanın, “dayılanmanın”  karşısında bir anda erkene alınan seçim ile her şeyin hasıraltı edilmesi ve unutturulması. Birde diğer ülkelerin gözünde “kükrer gibi görünenin bir aslan değil kedi” olduğudur.

   Milyonlarca liralık harcamalar ile başlayan bir harekât. Akabinde sonuç alınmadan alınan erken seçim kararı ve harcanan milyonlarca liralık giderler. “Asgari ücretle geçinmek zorunda olanların,  onlarca bin liralık geliri olanlarca savrulması ve haklarının gasp edilmesi.

   Bir de şu seçim çağında ekonomik felaket. Çarşıda fiyatın fırlaması. Fakir fukaranın yanan cebi. Silahlı bir darbe durumunda her fedakârlığı yapan bir halkın ekonomik darbe karşısında yapacak bir şeyinin olmaması.

  Hâsılı yeni bir oyunla karşı karşıya olduğumuz aşikâr. Büyük olasılıkla tamamlanmamış harekâtın, seçim takvimiyle birlikte el çekilen ortamda yeni projelere hayat veren odakların start verdiği karşılığı.

  Türkiye yeniden masaya oturtulmak isteniyor olabilir! Büyük şeytan ve küresel kapitaller Türkiye’yi ekonomik hamlelerle kendi avuçlarına almaya çalışıyor olabilirler. Dahası savaş ile, karşılaşma ile alamayacaklarını yeniden barış! görüntüsündeki anlaşmalarıyla yeniden köle edilmek isteniyor olabilir.

  Peki, suçlu kim?

  Onlar işlerini yapıyorlar. Bizler ise zar atan yöneticilerimizin basiretsizliğinin kurbanı oluyoruz. Zarar gören hep asgari geçimli halk. Bir zarar ilişmeyen koltuğu sağlam olanlar.

   Dert çok. Konuşacak şey de.

Atılan adımların iyi sonuçlar getireceğini düşünürken, nedense hep zarar ediliyor. Siyasilerin yanlış hesabını halk ödüyor. Dışarıya adım atsa halktan, içeride koşsa halktan.

   Biz halkız. Zaman geçtikçe daha müreffeh ortamların oluşmasını beklerken; dışarda ve içerde olanların hayatı çekilmez hale getirmesi bizi dertlendiriyor. Her şey halk için kullanılmalıyken, halk her şeye feda ediliyor.

Neyse uzatmayalım.

Ne demiş şair:

Değirmenim terse döndü bu sene

Bulgura mı yanam, una mı yanam.

 Bilemedim!

Yazarın Diğer Yazıları
Günün Yazıları